SINIF ÖĞRETMENİM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
SINIF ÖĞRETMENİM

ÖĞRETMEN ARKADAŞLAR BU FORUM SİZİN
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Nasrettin hoca serisi-2

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
sprint
Admin
Admin
sprint


Mesaj Sayısı : 152
Kayıt tarihi : 22/05/07

Nasrettin hoca serisi-2 Empty
MesajKonu: Nasrettin hoca serisi-2   Nasrettin hoca serisi-2 Icon_minitimeC.tesi Haz. 02 2007, 13:26

Çevresinde sakar olarak bilinen birisi bir gün Hoca’ya:
-Sen çok gezen, bilen birisin. Senin keramet sahibi olduğunu söylerler. Eğer keramet sahibi biri isen, şu eşeğimi iki ayaklı yaparmısın Hoca? Der.
Hoca adamı göz ucu ile süzerek:
-Eşeğini iki ayaklı yapamam. Ama seni istersen hemen dört ayaklı yaparım. Der.
Yatsı namazını kılan hoca, karısı ile birlikte yatağa girmişler. Uyudu, uyuyacak! Hanımı dışarıdan acı bir ses duyar. Sese dayanamaz kocasını dirter.
-Herif… herif!... Dışarıda kavga var. Adamın birini dövüyorlar.
Hoca, şöyle bir kalkar. Dışarıya bakar, uykudan ayıkamaz.
-Bana ne? Diyerek yine yatar. Dışarıdaki kavga bitmez. Gürültü sürekli artar. Hanımı:
-Hoca sen gitmesen bu kavga bitmez; insanlık adına git, kavga edenleri ayır. Bunlar birbirlerini öldürecekler, der.
Çaresiz kalan hoca kalkar. Dışarı çok soğuktur. Giyinmeye vakit bulamaz. Acele ile yorganı sırtına alır. Öylece dışarı çıkar. Kavgacıların arasına girer ve:
-Aman dostlar bırakın şu kavgayı, öldüreceksiniz birbirinizi. Der.
Hoca araya girer, sırtındaki yorganı kavgacı alır, başlar kaçmaya. Kavga biter, Hoca eve döner. Hanımı sorar:
-Yorgan nereye gitti? Kavga bittimi? Ne oldu? Der. Hoca cevap verir:
-Üzülme hanım, yorgan gitti, kavga bitti. Kavga bizim yorgan yüzündenmiş. Der.
----------------------------------------------------------------------------------------------

Nasrettin Hoca vaaz için köylere görevlendirilir. Köyün birine vardığında imamın evine konuk olur. Akşam namazından sonra imam hoca’ya sorar:
-Hoca efendi, susuz musun, uykusuz musun?
Köy imamının yemekten söz etmemesi, hoca’nın canını sıkar. Evde yemek hazırlığı da göremeyince:
-Buraya gelmeden önce, çeşme başında biraz dinlendim. Aç karnına insan suda içmez, uykuda uyumaz. Der.
İmam bunu hiç duymaz. Duymazdan gelir:
-Allah rahatlık versin Hoca, der. Odadan çıkar gider.

Göle Yogurt Çalmak

Kimi insanlar olmayacak hevesler pesinde kosup durur. Nasreddin Hoca böylelerine ders vermek istemis bir gün. Elinde koca bir bakraç yogurt mayasiyla gölün kenarina gelmis. Baslamis kasik, kasik dökmeye :
- Ne yapiyorsun Hoca ? demisler.
- Göle yogurt mayasi çaliyorum, demis kis, kis gülerek.
- Olur mu demisler, göl yogurt mayasi tutar mi hiç ? Hoca cevabi yapistirmis tabii.
- Ya tutarsa...
------------------------------------------------------------------------------------
Esege Ters Binmek
Nasreddin Hoca bir gün yabanci bir köyde misafir olur. Cuma günü O'nu kürsüye çikartirlar. Güzel bir vaaz verir. Herkez pek memnun kalir. Camiden çikinca Hoca'nin esegini getirirler. Köylülerin hepsi ona hizmet etmek için adeta yarisirlar. Hoca esegine binerken biraz düsünür. Sonra esegin üstüne ters oturur. Herkes hayret eder. Köylülerden biri dayanamayip sorar :
- Hocam der. Kusura bakma ama esege niçin ters bindigini sorabilirmiyim?
Hoca tebesüm ederek cevap verir :
- Eger düz binip önünüze geçseydim siz arkada kalacaktiniz. Siz öne geçseydiniz, bu defa ben arkada kalmis olacaktim. Böyle ters binince size arkami dönmemis oluyorum. Sebebi bu...
------------------------------------------------------------------------------------

Esege Yazik Olur

Nasreddin Hoca hayvanlarina agir yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemis. Bir gün esegine binerek köy meydaninda dolasmaya baslamis. Isin garibi dolu bir çuvali da sirtina vurmus, öyle geziyor. Sasirip sormuslar :
- Yahu Hoca Efendi, hem esegin üzerindesin, hem çuvali sirtinda tasiyorsun. Nasil bir is bu ?
Hoca cevabi yetistirmis hemen :
- Zavalli hayvan, demis. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sirtina bindiriyor, yüklerimi tasiyor, degirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvali da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sirtima.

-----------------------------------------------------------------------------------

Hirsizin Hiç Mi Suçu Yok ?
Bir gün Nasreddin Hoca'nin esegi çalinmis. Can sikintisi içinde durumu komsularina anlatinca her kafadan bir ses çikmaya baslamis. Birisi :
- Hocam demis niye ahirin kapisina iyi bir kilit takmadin sanki ?
Bir baskasi :
- Evine hirsiz giriyor da senin nasil haberin olmuyor ? diye konusmus.
Bir digeri de :
- Hocam demis, kusura bakma ama esegin çalinmasina en büyük sebep yine sensin. Çünkü dogru dürüst bir ahirin bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kizmis :
- Yahu demis, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi ?
Hirsizin hiç mi suçu yok ?
Halep Oradaysa Arsin Burada !..
Palavracinin biri basina topladigi üç bes cahile karsi övünüp duruyormus :
- Iste ben güçlü ve maharetli bir adamim. Evet ben Halep'te bulundugum siralarda altmis arsin uzaga atlamis bir kimseyim!.. Nasreddin Hoca da bu sirada oradan geçiyormus. Palavracinin yanina yaklasip :
- Yaa demis demek sen altmis arsin atlarsin. Haydi atla da görelim. Adam hik mik etmis.
- Ama demis ben Halep'te atladim. Hoca kizmis :
- Canim demis, Halep oradaysa arsin burada.
Testiyi Kirmadan Önce
Nasreddin Hoca oglunun eline bir testi tutusturup çesmeden su getirmesini istemis. Çocuk disari çikarken de ensesine bir tokat atip :
- Testiyi kirma ha ! diye ögüt vermis .
Bunu gören komsulardan biri :
- Yahu Hocam demis, henüz testiyi kirmadan niye dövüyorsun yavrucagizi ?
Hoca cevap vermis :
- Testiyi kirdiktan sonra neye yarar be birader !
*Bilgiler Aksehir Belediyesi web sitesinden alinmistir.





Hırsızın Bunda Hiç Suçu Yok mu?
Açıklama: a) Tedbirli olunmadığı takdirde kötüniyetlilerin hedefi olunabileceği. b) Gerçek dostluğun kötü zamanlarda maddi manevi desteklemeyi gerektirdiği.
Günün birinde hırsızın biri Nasreddin Hoca'nın evine girmiş ve ne bulduysa hepsini yanına almış gitmiş. Hoca'nın arkadaşları evi yalnız bıraktığı ve kapıyı sıkı kapamadığı için ona katıla katıla gülmüşler. Nasreddin Hoca buna daha fazla dayanamamış ve:
- "Pekâla, pekâla! Ben suçluyum ama hırsıza ne oluyor? Onun bunda hiç suçu yok mu?"

Baklava
Açıklama: a) Başkalarının malına göz dikmemek gerektiği. b) Fırsatçı kimselere karşı malını koruması gerektiği
Hoca akşamleyin eve doğru yürürken, baklava seven bir köylüyle karşılaşır.
- "Hocam, biraz önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu..."
- "Bana ne!"
- "Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu."
- "O zaman sana ne!"

Üzerine
Açıklama: a) Birliktelik yanlız olmaktan iyidir. b) Birlikten güzellik ve güç doğar. c) Görev ve sorumluluk paylaşımının önemli ve faydası. d) Güzel birliktelikten ayrılmanın zararı
Hoca, arkadaşlarıyla şirin bir köye gezmeğe gitmiş. Akşama kadar yiyip içerek eğlenmişler. Burasını pek beğenen arkadaşları, her biri bir yemeği üzerine almak şartıyla birkaç gün daha kalmağa karar vermişler. Kafileden birisi:
- “Böreği benim üzerime!” demiş. Ötekisi:
- “Eti benim üzerime!”
- “Meyvesi benim üzerime!” demiş. Herkes üzerine bir yemek alırken Nasreddin Hoca:
- “Arkadaşlar, bu ziyafetler aylarca bile sürse buradan ve aranızdan ayrılırsam Allah’ın lâneti de benim üzerime!...”
Suyunun Suyu
Açıklama: a) İyilik yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiği. b) Yapılan iyiliğin iyilik olarak kalabilmesi için sonraki davranışlarında tamamlayıcı ve ölçülü olması. c) Misafirlikte ölçülü olunması.
Günün birinde komşu köyden Ahmet adında biri elinde hediye bir tavukla çıkagelir ve o akşam Hocanın evinde misafir olur. Bir hafta sonra Ahmet'in arkadaşı olduğunu söyleyen bir başka kişi yine gelir ve Hoca onu da evinde bir gece en güzel şekilde ağırlar. Bir zaman sonra Ahmet'in arkadaşının arkadaşı olduğunu söyleyen biri daha gelir, Hoca onu da sofraya oturtur ve önüne bir kase sıcak su koyar. Bu işe şaşan adama Hoca tebessümle:
- "Bu Ahmet'in tavuğunun suyunun suyu" der.

Marifet
Açıklama: a) İnsan çok şey bilebilir ama her şeyi bilemeyebilir. b) Bilmediği şeyi bilen birine sorarak öğrenmenin önemi. c) Bilgi sahibi insanlara saygı gösterilmesi. d) Bilginin onda dokuzunun edeb olduğu. Not: Kavuk, özel kumaşlardan yapılan biçim ve boyutuna göre sosyal statüyü gösteren bir giyecektir.
Bir adam, elinde çok karışık elyazması farsça yazılmış bir mektup
- "Hocam, şu mektubu bana bir okusana."der. Hoca bakmış elyazısı çok karışık evirmiş çevirmiş okuyamamış adama geri vermiş. Adam şaşırıp, Hocanın okuması yok zannederek:
- "Ayıp Hoca, ayıp! Benden utanmıyorsan başındaki koca kavuğundan utan!." demiş. Bunun üzerine Hoca kavuğu çıkarıp adamın kafasına geçirerek:
- "Madem ki iş kavuktadır: Haydi giy de şunu, kendin oku bakalım mektubunu."

Güneş mi Yoksa Ay mı?
Açıklama: a) Her şeyin kendine göre bir önemi vardır. c) Değerlendirme yaparken etraflıca bilgi sahibi olmak gerekir. Güneşin ışığı kendindendir ama ay güneşten gelen ışığı yansıtarak güneşin dünyanın diğer tarafını aydınlattığı anda karanlık kalan tarafa en azından insanlara yollarını bulabilecek kadar ışık yansıtır.
Günün birinde öğretmen sınıfta Nasreddin’e sormuş:
- “Anlat bana bakalım, güneş mi yoksa ay mı bizim için daha önemlidir?” Nasreddin cevabı:
- “Tabii ki ay, zira güneş gündüz parlar. Fakat ay buna karşılık gece parıldar ve bize yolumuzu gösterir”.

Düşünür
Açıklama: a) Konuşmanın ölçüsü. b) Düşünmenin konuşmadan daha önemli olduğu. c) Düşünülerek yapılan konuşmanın faydası. Not: Akçe, eskiden kullanılan bir para birimidir.
Tavuğu 5, papağanı 50 akçeye satan adama Hoca sorar."
- "Hemşerim bu nasıl kuş 50 Akçe istersin?"
- "Hocam bu kuşa papağan derler ve ve insan gibi konuşur." Bunu duyan Hoca hemen eve koşar, kümesten hindisini kaptığı gibi pazara döner ve başlar bağırmaya.
- "Bu gördüğünüz kuş sadece 100 Akçeye, gel, gelll!" Herkesten çok papağan satan şaşar bu işe ve Hoca'ya sorar:
- "Hocam 100 Akçe çok değil mi bir hindi için?" Hoca:
- "Sen 50 ye satıyorsun ama"
- "Dedim ya hocam benim kuş konuşur ama"
- "Öyleyse, benimki de düşünür!"

Büyük Farklılık
Açıklama: a) Gerçek erdem bildiğini zorluklara katlanarak insanlık yararına kullanmaktır. Vaaz: Bilgili kişilerin iyiliklerin yapılması ve kötülüklerden uzak durulması için nasihatta bulunması
Hoca, namaz kıldırıp vaaz vermek için üç günlük uzaklıktaki bir köye gitmiş, bir ağanın evine konuk olmuş. Ağa, Hoca’ya bir şey okutmuş, sonra aynı şeyi kendisi okumuş. Hoca’ya bir satır yazı yazdırmış, altına aynı yazıyı kendi de yazmış. Sonra demiş ki:
- “Gördün ya, sen okudun, ben de okudum. Sen yazdın, ben de yazdım. Sana ne hacet, aramızda ne fark var?” Hoca:
- “Dur demiş, aramızda büyük bir fark var: ben üç günlük yolu, yarı aç ve yaya geldim, sense burada rahat huzur içinde yan gelip yatıyorsun.

Para İlişkisi
Açıklama: Paranın hayattaki yerini anlatır.
Cimrinin biri, Hoca’ya, “ Hocam demek parayı sende seviyorsun, fakat neden?” Hoca hemen cevap verir:
- "Adamı, senin gibilere muhtaç etmez de ondan.
İnşallah
Hoca evde karısıyla beraber oturmuş ertesi günün planını yapıyordu. Karısına dedi ki:
- "Eğer yarın hava güzel olursa ormana ağaca giderim, iyi olmazsa hamama." Karısı Hoca'yı uyarmış:
- "İnşallah de Hocam." Hoca:
- "Hanım ne var bunda yarın hava ya iyi olur ya kötü ne var bunda." Ertesi gün olur ve sabah namazından sonra bulutsuz ve güneşli havaya gören Hoca keyifle ormanın yolunu tutar. Köyden epeyce uzaklaşmıştır ki askeri bir birlikle karşılaşır. Askerler Hoca'dan komşu kasabanın yolunu tarif etmesini isterler fakat askerlerle uğraşmak istemeyen Hoca bilmiyorum deyince komutan Nasreddin Hoca'ya:
- "Kavuğundan utan bir de yalan söylüyorsun! Çabuk düş önümüze ve en kısa yoldan bizi Sivrihisar'a götür!" diye hep kızar hem de yolda rehberlik etmesini emreder. Hoca askerlerle birlikte onca yolu teper ve Sivrihisar’a ulaşıp serbest kalınca tekrar evinin yoluna koyulur. Bu sırada nereden geldiği belirsiz kara bulutlar güneş batmadan her yeri karartırlar. Bir şimşek ardına bir gümbürtü, rüzgâr fırtına derken bardaktan boşanırcasına yağmur başlar. Ancak gece yarısından sonra eve varabilen Hoca ayaklarına karasular inmiş, yarı ölü vaziyette kapının eşiğine yığılır. Kapının tokmağına güçlükle dokunur. Karısı içerden "kim o ?" diye seslenince, Hoca güçlükle:
- "İnşallah benim karıcığım."

Kurban
Hoca, bir sabah fırtına sesi ile uyanmış. Pencereden dışarı bakmış, ne görsün?! Kuruması için ipe astıkları gömlek düşmüyor mu?! Başlamış bağırmaya:
-"Hatun kalk kurban kesmemiz lazım." Sabah sabah neye uğradığını şaşıran kadın telaşla sormuş:
- "Kurban nereden çıktı efendi."
- "Gömleğim, gömleğim ipten düştü."
- "Gömlek düştü diye kurban kesildiği nerede görülmüş?!"
- "Deme öyle hatun, ya içinde ben olsaydım!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sinifogretmenim.yetkin-forum.com
sena_550




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 01/06/07

Nasrettin hoca serisi-2 Empty
MesajKonu: Geri: Nasrettin hoca serisi-2   Nasrettin hoca serisi-2 Icon_minitimeC.tesi Haz. 02 2007, 23:45

bunlar drama dersinde çok işimize yarar
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nasrettin hoca serisi-2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nasrettin hoca serisi-1

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
SINIF ÖĞRETMENİM :: KOMİK :: Fıkralar-
Buraya geçin: